Paps İtalian ve Mums Cafe; Karaköy’ün lezzetli kardeşleri…

Karaköy’de Mums Cafe’ye gelip Paps’a girmemek yada Paps’a gelip Mums’a girmemek olmaz bence o yüzden bende önce Paps sonra Mums’ın kapısını çaldım. Efendim önce @papsitalian da nefis bir karbonhidrat ziyafeti çektim.

Siparişlerimiz benim ilk tadına baktığım günden beri çok beğendiğim “Fettuccine Verdi Burro e Parmigiano” Ev yapımı ıspanaklı fettucine, adaçaylı tereyagı ve parmesan ile hazırlanıp servis ediliyor mükkeml bir lezzet doğrusu. Diğer tercihimiz ise “Ravioli al Tartufo” oldu. Porcini mantarı ve taze burrata peyniri dolgulu ev yapımı trüflü ravioli, 24 aylık parmesan peyniri sos ve taze kekik ile servis ediliyor. Açıldığı günden beri birliktelikleri devam eden Napoli’li şef Luigi Mariconda yönetiminde her geçen gün üzerine koyarak yoluna devam ediyor Paps. Çok sevdiğim iki kardeş işletme ile bu haftaya başlamak istedim. Dip not olarak ise biz sadece Şubat ayında yer alan Semla’yı yediğimiz için bu gidişte Tiramisu’yu es geçtim ama siz geçmeyin derim.

Gelelim kardeş Mums Cafe’ye burada da nefis bir kahve ve meşhur Semla tatlısının tadına baktık. Önce size biraz bu tatlıdan bahsedeyim. Semla başta İsveç olmak üzere Finlandiya ve Estonya gibi Nordik ülkelerde yapılıp tüketilen geleneksel bir tatlı. Her sene yıl başından iki hafta sonra yapılmaya başlanır ve Hristiyanların paskalya zamanına kadar özellikle İsveç’teki cafe ve restoranlarda çokça görülür.

Henüz yerinde bu tatlıyı yeme fırsatım olmadı ama ülkemizde bu tatlıyı ilk yapan işletme @mumscafe günlük olarak yapılıp tüketiliyor. Her sene olduğu gibi bu yılda pas geçmedim ve hafta sonu yolumu önce @papsitalian sonra ise Mums cafeye çevirdim. Paps’tan size yarın bahsedeceğim. Bana biraz çocukluğumdaki alman pastaları ile ponçik tatlarını hatırlattı. İçi badem dolgulu, üstü kremalı ve içerisinde kakule olan gayet hafif ve lezzetli bir tatlı. Karaköy Mums Cafe’ye şubat ayı boyunca gidip afiyetle yiyebilirsiniz. Ayrıca buradan yetkililere keşke bütün bir yıl yapılsa da yesek diyorum.

Semla tatlısının tarihçesine gelirsek ise biraz ilginç bir rivayet var ortada, İsveç kralı Adolf Frederick 1771 yılında 61 yasındayken aynı ogünde istakoz, lahana turşusu, havyar, lahana çorbası, ringa balığı, şampanya ve tam tamına 14 adet Semla tatlısı yedikten sonra ölmüş. Ne denir bu duruma açıkçası bilemedim…

Her şeyin fazlası zarar diyerek herkese mutlu haftalar diliyorum 🙋🏻‍♂️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.